user preferences

New Events

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs

no event posted in the last week
Search author name words: Ender Y

Hrant Dink’in Gerçek Katli

category yunanistan / türkiye / kıbrıs | anti-faşizm | opinion/analysis author Wednesday May 16, 2007 07:01author by Ender Yılmaz - mülksüzlerauthor email mulksuzlerdergisi at gmail dot com Report this post to the editors

Fırtına sonrası sessizlik başladı. Ama bu öyle kimsenin konuşmadığı bir sessizlik değil, devletçi ve sermayeci bir sessizlik. Radyonun ayarları düzeltildi; söylenmiş sözler arşive atıldı; usulca ellerdeki kan ve barut izleri temizlendi; şimdi yayın vakti: Egemenlerin borazanı olan radyomuz gür sesiyle ‘doğru milliyetçiliğin’ ne olduğu anlatmaya devam ediyor! Hatay’da Kürt gençleri Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerinin saldırısına uğruyor; gençlerden 21 yaşındaki Metin Kurt öldürülüyor; cenazesine binler katılıyor; esnaflar protesto etmek için kepenk kapatıyor; ama kimse duymuyor, görmüyor, söylemiyor. Radyonun sesi bizi sessiz kılıyor.

[mülksüzler Mart 2007 sayısında yayınlanmıştır.]

Fırtına sonrası sessizlik başladı. Ama bu öyle kimsenin konuşmadığı bir sessizlik değil, devletçi ve sermayeci bir sessizlik. Radyonun ayarları düzeltildi; söylenmiş sözler arşive atıldı; usulca ellerdeki kan ve barut izleri temizlendi; şimdi yayın vakti: Egemenlerin borazanı olan radyomuz gür sesiyle ‘doğru milliyetçiliğin’ ne olduğu anlatmaya devam ediyor! Hatay’da Kürt gençleri Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerinin saldırısına uğruyor; gençlerden 21 yaşındaki Metin Kurt öldürülüyor; cenazesine binler katılıyor; esnaflar protesto etmek için kepenk kapatıyor; ama kimse duymuyor, görmüyor, söylemiyor. Radyonun sesi bizi sessiz kılıyor.

Hani ‘adını yaşatmak’, ‘mücadelede yaşamak’ diye bir şey vardır ya. Bir şekilde yaşar ya insan ölse de. Bir şekilde konuşur ya susturulsa da. Tabi bunun için mücadele gerek, birlik, emek, özveri gerek. Bir Salı sabahı doldurduğumuz alanları daha fazla insan olup Çarşamba da doldurabilmek gerek. İşte Hrant Dink’in ikinci ve gerçek katli de böyle oldu. Sol elindeki demokratikleşme paketinde ‘301 kaldırısın’ yazan TÜSİAD’a, derin devlete etmedik laf bırakmayan AKP’ye umutları bağlayıp kendi mücadelemizi onlara terk edince sonuç hüsran oldu tabi. Eli kanlı faşistlerin nasıl vatan kahramanı ilan edildiğini ve edilebileceğini unutup ulusalcı, Türk-İslam sentezci, nasyonal sosyalist çeteciklere karşı düşük yoğunluklu medya propagandasına hala umut bağlayanlar bu hüsranı göremiyorlar. Hazine aramak için kazdıkları toprakta buldukları solucanlara seviniyorlar. “Bu devletin derin yüzü değildir”, demiştik ve yine inatla deyeceğiz bunu, “bu devletin gerçek yüzüdür!”

Egemenlerin çıkar çatışmalarından demokrasi çıkmaz

Hrant Dink cinayetinin ardından tutuklananlar iki elin parmaklarını geçmezken daha bir ay önce büyük büyük laflar eden demokratlar ufak maşalar dışında kimseye dokunmadı. İçişleri Bakanlığı tarafından emniyet birimlerinde bir ihmal olup olmadığını araştırmak üzere görevlendirilen mülkiye başmüfettişlerinin İstanbul, Trabzon ve Samsun’daki çalışmaları tamamlandı. Hemen ardından da Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın aklandığı haberi yapıldı. Bunun gerçek olup olmadığını rapor açıklanınca göreceğiz. Esas sarsıcı gelişme olan JİTEM bağlantısı ise apar topar örtbas edildi.

Tetikçi Ogün Samast’ın ağabeylerinden Erhan Tuncel’in emniyet muhbiri olduğunun ortaya çıkmasının yarattığı şaşkınlık geçmeden ANKA Haber Ajansı Tuncel’in JİTEM için de çalıştığını duyurdu. Bu iddia, eski Trabzon Emniyet Müdürü yeni Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in, Mülkiye Müfettişleri’ne verdiği ifadede yer alıyordu. Yasin Hayal’in McDonald’s bombalamasından sonra gözaltına alınan Tuncel Kasım 2004’te emniyet için çalışmaya başlamıştı. Yani Tuncel’in JİTEM’le ilişkisinden bahseden Ramazan Akyürek Trabzon emniyetinin başındayken. Dönemin Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in Ankara’ya tayin edilmesi ve Reşat Altay’ın göreve gelmesinden sonra 2006’nın son aylarında JİTEM için de çalıştığı ortaya çıkınca Tuncel’in emniyetle ilişiği kesildi.

Akyürek’in sicilinde Fethullahçı olduğuna dair bir not bulunduğu için devlete toz kondurmak istemeyen ‘sol’ milliyetçi çevreler Hrant Dink cinayetini kadrolaşan tarikatçıların devletin kahraman (!) kontrgerillasına karşı bir operasyonu olarak lanse etmeye çalıştılar. Her yerde biten ‘emekli’ subayların kurduğu faşist dernekler de, Samsun Emniyet Müdürlüğü’nde Samast’ın eline bayrak verip fotoğraf çektiren jandarma ve polislerde Fethullahçı bir psikolojik harekât olsa gerek! Yasin Hayal’in kendilerine üye olduğunu reddeden BBP ise söylem değiştirip bu gerçeği kabul etmek zorunda kaldı, ama bu sefer de genel başkanlarıyla aynı fotoğraf karelerinde görünen Erhan Tuncel’in uluslararası bağlantılarından dem vurmaya başladı. Kosova’ya ve Çeçenistan’a gönderdiği adamların ve yardımın hangi Amerikancı uluslararası bağlantılar üzerinden gerçekleştiğini açıklamamakta da hala ısrar ediyor. Gizlenmeye çalışılan JİTEM bağlantısında cinayetin esas failleri saklanıyor. Fakat Tuncel’in ihbarlarının emniyet tarafından kullanılmaması büyük olasılıkla Fethullahçı olan emniyetteki demokratların (!) bu olayı kendileri yapmasa bile bildiklerine ve pusuda beklediklerine bir işaret.

Devletin bir yüzü: JİTEM

JİTEM bağlantısını gizlemek için başlatılan ‘bilgi kirliliği’ tartışmaları arasında gözden kaçırılan bir olay da Tuncel’in JİTEM muhbiri olduğunu duyuran ANKA Haber Ajansı’nın önce haberini tekzip etmeye zorlanması, haberin duyulmasından üç gün sonra da şüpheli bir hırsızlık olayı yaşaması. Son derece profesyonel bir şekilde olası kameraları kapamak için jeneratörü devre dışı bırakmakla işe başlayan hırsızlar sadece dört bilgisayar harddiski, bir dizüstü bilgisayar ve telefon fihristlerini çaldılar. Beyoğlu Emniyet Müdürü’nün bile adi bir hırsızlık olmadığını kabul etmek zorunda kaldığı olayın olası amacı var olan bilgileri ortadan kaldırmak ve cinayetin ardından başlayan medyaya haber servislerinin ardındaki emniyet bağlantılarını ortaya çıkarmaktır.

Gündem gazetesinin haberine göre Trabzon’un Pelitli beldesi yıllardır polise devredilmeyip jandarmanın sorumluluk alanında bırakıldı. Dink cinayetinin örgütleyicileriyle tetikçisi Ogün Samast, jandarma birliğinin yanındaki arazide atış talimleri yaptı. Öte yandan jandarma cinayet sonrasında anons yaparak, belde sakinlerini kimseye bilgi vermemeleri konusunda uyardı. Trabzon İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Ali Öz, 1999’da Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde 10 tutuklunun öldürüldüğü operasyonun yöneticisi olarak halen yargılanıyor. JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın yine Gündem gazetesinde yayımlanan itirafları, bu olayın Öz’ün kirli geçmişinin sadece ufak bir parçası olduğunu gösteriyor.

Hrant Dink cinayeti, JİTEM’in tek ses getiren suikastı da olmayacaktı. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde yatan 27 yaşındaki Gökhan Cevheroğlu, 21 Kasım 2005’te JİTEM tarafından Diyarbakır’da ‘tanınmış bir kişiye suikast yapması’ karşılığında dışarı çıkartıldı. Kaçmayı başaran Cevheroğlu 41 gün sonra döndüğü Diyarbakır’da gözaltına alınarak, ‘organize suç örgütü lideri olmak’ suçundan yeniden tutuklandı. 2006 Martı sonunda Adalet Bakanlığı’na dilekçeyle başvurdu, fakat cezaevi müdürü ve gardiyanlar hakkında açılan soruşturmadan bir şey çıkmadı.

Önemli kontrgerilla soruşturmaları üst kademelere ulaşılmadan kesildi, davaları da gündemden düştü ve adeta Hrant Dink davasının başına gelecekleri gösterircesine sürüncemeye bırakıldı. Atabeyler çetesine üye 2 emniyet müdürü, 2 subay ve 2 astsubay hakkındaki soruşturma kapsamında Genelkurmay’dan ‘gizli’ belgeler istendi. Mahkeme, Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nin bilirkişi raporu ile tanık beyanlarının gizli olarak kendilerine gönderilmesini talep etti. Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde 21 Kasım 2004 tarihinde güvenlik güçleri tarafından düzenlenen operasyonda 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın öldürülmesine ilişkin operasyonda yer alan 4 güvenlik görevlisi hakkındaki davada Eskişehir’de görülmeye devam ediyor. Sanık polislerin tutuklanması talebi reddedilirken, duruşma ileri bir tarihe ertelendi. Alt düzeydeki maşaların tutuklanmasıyla kapatılan Şemdinli davasının temyizi hala sürüyor. Son olarak davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, görevsizlik kararı vererek dosyayı terör ve devlete karşı suçlara bakmakla görevli 9. Ceza Dairesine gönderdi. Üyeleri arasında emekli bir Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, Özel Harekât üyesi subaylar, emekli askerler de bulunan Sauna çetesinin 18 sanıklı davası sürüyor. Son duruşmada sanık avukatının çete lideri olduğu ileri sürülen Kasım Zengin'in emniyet istihbaratına üye olduğu ve askeriyenin içindeki illegal oluşumu tespit için Ankara'ya geldiğini iddia etti.

Pastadan pay için çatışmak, Emekçilere karşı birleşmek

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, Şemdinli bombacısına ‘iyi çocuk’ demekten belli ki ağzı yanmış. Kontrgerillanın bu sefer faka bastığı da görülünce sustu ve uzlaşmayı bekledi. Cinayeti kısa bir açıklamayla kınadı. Futbol maçlarının 90’lardan itibaren Türk milliyetçiliğinin en çirkin gösterilerine çevrilmesinin bir ürünü ve devamı olan taraftar tepkilerini tasvip etmediğini arada söyledi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le ABD’de yaptığı turlarda basın tarafından Cumhurbaşkanı edasıyla yansıtılınca kendine geldi. Ne de olsa bizde burjuva politikacılar ABD’den icazet alır, askerlerse milletin/devletin çıkarlarını temsil eder. Sonrasında her zamanki gibi açtı ağzını yumdu gözünü. Erdoğan’ı çok kızdıran MGK gündeminin basına sızması ile ordu-AKP gerginliğine kaldığımız yerden devam edeceğiz gibi görünüyor. Kerkük naraları unutuldu gitti. 2006 Ekim’inde Büyükanıt’ın Afganistan’a daha fazla asker gitmeyecek açıklamasını ise NATO’nun Afganistan’daki eski sivil temsilcisi Hikmet Çetin düzeltmişti: “Büyükanıt Paşa’ya Afganistan’a asker gitsin mi, diye sorulunca o ‘Hayır kesinlikle olmaz’ demedi ki! Karşı çıktığı nokta Afganistan’ın güneyine asker gitmesi. Çünkü asıl risk orada. Yoksa Nisan başında Kabil’deki merkez komutanlığının komutası Türkiye’ye geçecek. O zaman ek helikopter timi bile gidecek.” Gürcistan’ın NATO’ya alınması ve Azerbaycan Ordusu’nun başına bir Türk generalin atanması gündemleri Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki belirleyici rolünün diğer ayrıntıları.

MGK toplantısından çıkan “siyasi ve diplomatik çabaları yoğunlaştırma” kararı egemenlerin emperyalist politikalara karşı çıkmak değil, ondan aldığı payı arttırmak için hareket edeceğini gösteriyor. OYAK, Irak işgalinden sonraki ikinci yılda gelirlerini iki kat arttırdı. Özellikle Irak Kürt Federe Bölgesi’ndeki ihalelerde taşeron şirketler yoluyla aslan payını kaptığı söyleniyor. Bu ekonomik ilişkiler de tüm yaygaraya rağmen Kürt egemenleriyle aynı safta olacaklarını işaret ediyor. Türkiye egemenleri ve özellikle de Ordu, emperyalist politikaların ana direği ve emekçilere yönelik neoliberal saldırının yürütücüleri olmalarına rağmen hala halktan yana anti-emperyalist güçler olarak kendilerini sunabiliyor.

Kuzey Irak’ta meselenin esas düğümlendiği nokta Türkiye’nin ısrarla vurguladığı PKK meselesi. Eğer ABD izin verirse ufak çaplı da olsa bir operasyon ihtimali her zaman var. Diğer yandan PKK ileri gelenleri de ABD ile işbirliğine açık olduklarını ifade ediyorlar ve İran’da PEJAK üzerinden de bu işbirliği kısmen gerçekleştiriliyor. Kuzey Irak’ta Osman Öcalan’ın şoförlüğünü yapan ve 3 ay önce Habur Sınır Kapısı’nda güvenlik güçlerine teslim olan İbrahim Polat, Kürt grupların PKK’ye silah ve patlayıcı madde temin ettiğini ve ABD’li askeri yetkililerin her ay Murat Karayılan’la görüştüklerini ileri sürüyor. Erdoğan, geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda gerçekleştirdiği Lübnan gezisinde, “PKK’nın elinde ABD menşeli silahlar var” açıklamasında bulunmuştu. Bu iddialar üstüne Pentagon, Irak’ta silah soruşturması başlatmış ve sonuçlar 2006 Ekimi sonunda ABD Savunma Bakanlığı’na sunulmuştu. Rapor, 370 bin silahtan 360 bininin nerede olduğunun bilinmediğini tespit ediyordu.

ABD’nin İran’a saldırı planlarının BBC tarafından duyurulduğu ve Kuzey Kore’nin uzlaşmaya yanaşmasıyla İran’ın tek hedef olarak kaldığı bir gündemde ABD’nin PKK meselesini bir an önce çözmek isteyebileceği düşünülebilir. Öncelikle İran’a saldırının şu anda sadece bir plan olduğunu ve her devletin özellikle de büyük emperyalist devletlerin her durum için birçok plana sahip olduklarını unutmamak gerek. Saldırı planlarının ortaya çıkması saldırının kesinlikle olacağını kanıtlamıyor. Ahmedinecat hükümeti, İran egemenleri tarafından iç politikada özelleştirmeleri yavaş yürütmekle dış politikada da ABD ile nükleer silah üretimi üstünden girdiği restleşme ve Chavez gibi ‘solcu’ müttefikler edinmeye çalışmakla suçlanıyor. İran içersindeki bir yönetim değişikliği de ABD’nin istediği sonuçları doğurabilir. Dahası İran’a yönelik olası bir saldırıda PKK sorununda çözümsüzlük Türkiye, PKK ve Kürt Federe Bölgesi’nin işbirlikçilikte yarışmasını da sağlayabilir.

Kimin tarafından, nerede, nasıl başlatılırsa başlatılsın devletler ve kitleler arasında milliyetçi, emperyalist çatışmalar egemenlerin daha da güçlenmesine, emekçilerin daha da güçsüzleşmesine yarıyor. Kurban edilebilir insanlar ateşe atılırken egemenler kan pastasını yeniden paylaşıyor. Enternasyonalizm kulağa gerçekleştirilmesi zor ve uzak bir ideal gelebilir, ama emperyalist kavga büyürken tek kurtuluş umudunu da emekçilerin bu sönmek bilmeyen yıldızı temsil ediyor.

This page can be viewed in
English Italiano Deutsch
© 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]