user preferences

Aşırı Demokrasi Olarak Anarşi

category uluslararası | anarşist hareketin | opinion/analysis author Monday September 15, 2008 00:44author by Wayne Price - NEFACauthor email miasnikov at gmail dot com Report this post to the editors

Bugün demokrasinin birbirine aykırı iki anlamı vardır: mevcut devletin haklı çıkarılması ve ile bunun karşısında devrimci halk kurtuluş geleneği. [Demokrasi], Batı'da ve diğer yerlerdeki mevcut "demokratik" devletlerin ideolojik olarak desteklenmesidir --tam da demokratik ülkülerin çok çekici olması yüzünden. Belli periyodlarla yapılan seçimler ve (görece) ifade ve örgütlenme özgürlüğü, azınlığın çoğunluğu yönettiği bir toplumun maruz gösterilmesi için kullanılır. Kapitalist demokrasi, birbirleriyle rekabet eden yönetici gruplar arasındaki anlaşmazlıkların (fazla) kan dökülmeksizin halledilmesi için kullanılır. İsyankar halk güçlerinin sindirilmesine hizmet eder.
1956 Macar Devrimi'nde silahlı işçiler
1956 Macar Devrimi'nde silahlı işçiler

Çevirenin Notu: Çevirenin metine yaptığı eklemeler, açıklamalar vb, [...] ile gösterilmiştir.

Marksizm ve genelde devlet sosyalizmi giderek gözden düştükçe, solcular için başka bir geleneğe, demokratik devrime yönelme eğilimi de beliriyor. Demokrasi, kapitalist toplumun otoriterliklerine karşı muhalefetin oluştuğu bir zemin olarak görülebilir (Morrison, 1995; Mouffe, 1992; Trend, 1996; Wood, 1995). Etkili bir çalışma şu sonuca varıyor, "Sol'un görevi liberal demokratik ideolojiyi reddetmek değildir, aksine onu radikal ve çoğul bir demokrasi yönünde derinleştirmek ve genişletmektir... [S]osyalizm radikal demokrasi projesinin parçalarından birisidir; tersi geçerli değildir" (Laclau ve Mouffe, 1985, s. 176, 178).

Bugün demokrasinin birbirine aykırı iki anlamı vardır: mevcut devletin haklı çıkarılması ve ile bunun karşısında devrimci halk kurtuluş geleneği. [Demokrasi], Batı'da ve diğer yerlerdeki mevcut "demokratik" devletlerin ideolojik olarak desteklenmesidir --tam da demokratik ülkülerin çok çekici olması yüzünden. Belli periyodlarla yapılan seçimler ve (görece) ifade ve örgütlenme özgürlüğü, azınlığın çoğunluğu yönettiği bir toplumun maruz gösterilmesi için kullanılır. Kapitalist demokrasi, birbirleriyle rekabet eden yönetici gruplar arasındaki anlaşmazlıkların (fazla) kan dökülmeksizin halledilmesi için kullanılır. İsyankar halk güçlerinin sindirilmesine hizmet eder.

Ancak demokrasi ----sıradan insanların toplumu oluşturan kurumlara katılması ve onları kontrol etmesi fikri, aynı zamanda ezilenlerin yönetici seçkinlere karşı bağırmasıdır. Bu demokrasi fikri, kabile konseylerine, klasik Atina'ya, İngiltere, ABD ve Fransa büyük burjuva devrimlerine, ABD kölelik karşıtlarına ve bugün milyonların tutulduğu ülkülere kadar gider. Bu, halkın yönetenlerden mücadele ve kanıyla sökülüp aldığı haklardırlar. Devleti yargılamakta --ve onu suçlamakta-- kullanılan bir standarttır. Böyleyken, devrimci potansiyelini henüz kaybetmemiş olabilir.

Bu kuramsal gelişim, sosyalist-anarşizmi demokrasinin en aşırı, tutarlı ve derinlemesine şekli olarak değerlendiren bizler için ilgi çekicidir. Paul Goodman (1965) ve Noam Chomsky (1994) gibi anarşistler, kendi anarşizm anlayışlarının Jefferson'dan John Dewey'e uzanan demokratik geleneğin bir uzantısı olduğunu öne sürüyorlar. Ondokuzuncu yüzyılda [yaşamış olan] ABD'li anarşist Benjamin Tucker şöyle yazıyor: "Anarşistler basitçe korkusuz Jeffersoncu demokratlardır" (1888; s. 11). Günümüz anarşisti Murray Bookchin ise şöyle yazıyor: "Özgür toplum ya demokratik olacaktır, ya da asla başarılamayacaktır" (1995; s. 17).

Yine de anarşizmle demokrasi arasındaki tarihsel ilişki fazlasıyla muğlaktır. Bu her iki terimin de ne kadar belirsiz ve açık uçlu olduğu düşünülürse, buna şaşmamak gerekir. "Sosyalizm" veya "özgürlük" [terimleri] gibi, bunların değişik kişiler için anlamı farklıdır.

"Anarşist" teriminin ilk defa kullanıldığı Mülkiyet Nedir?'de, Proudhon "demokrat" olmaya açıkça cephe alır: "Bazı okuyucularımın cevabını işitiyorum:... 'Sen demokratsın.' Hayır... 'Peki nesin?' 'Ben bir anarşistim' " (Woodcock'dan alıntı, 1962; s. 12). Ama yıllar sonra, Proudhon gönüllü üretici birlikleri demokrasisinin, [yani] "demokratik ve toplumsal cumhuriyet ortak paydası etrafında birleşmiş birlik ve grupların geniş federasyonu"nun (Guerin'de alıntı, 1970; s. 45), devletin yerini almasını savunmuştur.

Anarşizm, demokrasinin iki anlamı üzerinde kendine özgü bir görüş açısı sunabilir. Liberaller ve sosyal demokratlar demokrasiye inanırlar ve kendilerini "demokratik sosyalistler" olarak adlandırabilirler. Ancak, sistemin bazı yanları üzerinde oldukça eleştirel olsalar da, nihayetinde demokratik kuramın oldukça mistik bir yanına yenik düşerler. Mevcut devletin demokratik olmadığını kabul ederler, ancak onu "daha fazla demokratik yapmak" için, onda birtakım değişiklikler yapmayı umut ederler. Öte yandan ise, otoriter devrimciler --Stalinistler, radikal milliyetçiler, vb.-- ABD emperyalizminin belirsizliklerine saplanmazlar. Ancak onlar, bu devletin yerini başka bir devletin almasını, kendilerinin yeni yöneticiler olacakları bir devletin almasını amaçlarlar. Halkın özyönetimi ülküsünü reddederler.

Anarşistler ise demokrasiyi özgürleştirici bir görüş olarak kavrarken, mevcut devletlerin demokratik olmaları sebebiyle desteklenmesi iddiasını reddebilirler. Ancak bunu yapmak için, anarşizm ile demokrasinin birbiriyle uyumlu olduğu kabul edilmelidir. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak maksadıyla, ilk olarak demokrasinin bakış açısından anarşizmin bir eleştirisini ve ardından ise anarşizmin bakış açısından demokrasinin bir eleştirisini tartışacağım.

DEMOKRATİK ANARŞİZM KARŞITLIĞI

Robert Dahl'in açık bir şekilde ve özenle hazırladığı Democracy and Its Critics (1989) çalışması, demokrasi davasının en önemli ifadesidir. Kendi argümanını işlemeden önce Dahl, demokrasiye karşı olan iki "itirazı" tartışır; anarşizm ve "vasilik" [ing. guardianship]. Anarşizmi oldukça doğru bir şekilde, "tamamen gönüllü birliklerden oluşan toplum, devletsiz toplum" olarak tanımlar (s. 37). Hemen ardından da şunu ekler: "Demokrasinin bu birlikleri idare etmekte için en arzulanır süreç olması sebebiyle, bu [demokrasi] anarşist bir toplumda en yaygın hükümet biçimi olabilir" (s. 37). Bu anarşizmin demokrasiye değil, "demokratik devlet"e karşı çıktığını açık bir hale getirir.

Ne yazıkki [Dahl] "devlet"le ne anlattığını açıklamaz. " 'Devlet' teriminin katı bir şekilde tanımlamasını vermiyorum" (s. 359). Ancak anlaşılıyor ki, [devlet] terimini "başlıca örgütlü zor aracı" anlamında kullanmaktadır (s. 43, yine bakınız s. 359).

Dahl ardından, bir miktar zorun [ing. coercion, baskının, zor kullanımının] gerekli olduğu ve anarşistlerin tüm toplumsal baskılara tamamen karşı çıkmalarının yanlış olduğu argümanını ortaya atar. Amaç "... zoru asgari kılmak ve muvafakatı [ing. consent, rıza göstermeyi, uygun görmeyi] azamileştirmek" olmalıdır (s. 51). Temelde bu argümana katılıyorum. Yüzyıllarca süren bir anarşist özgürlüğün ardından durum ne olursa olsun, yeni bir anarşist toplum bireysel psikopat katilleri veya şiddet kullanan örgütlü karşı devrimcileri kontrol etmenin bir yolunu bulmak zorunda kalacaktır. Ancak, öyle gözüküyorki Dahl zorun devlet anlamına geldiğini varsayıyor. Inuit (Eskimo) gibi okuma yazmaya geçmemiş halkların çağlar ve bin yıllar boyunca tatmin edici bir şekilde devletsiz olarak yaşadıklarını kabul etmektedir, ancak toplumsal olarak gerekli olan zorla nasıl başa çıktıklarını ele almaz. Onlarda da zor vardı, ister kamusal bir görüş olarak isterse örgütlü şiddet kullanımı olarak --en azından her erkek kabile konseyi taraffından silahlandırılmış ve örgütlenmişti. Onlarda olmayan şey ise devletti.

Kropotkin devleti şöyle tanımlıyordu: "Devlet fikri... toplumun üstünde var olan bir gücün varlığını,... toplumun hayatındaki pekçok işlevin bir azınlığın ellerinde toplanmasını içerir.... Bütün bir yasama ve denetleme mekanizması, bazı sınıfların diğer sınıfların tahakkümü altına almak üzere geliştirilmiştir" (1993; s. 160). Bununla karşılaştırılabilir düşünceler Engels tarafından ifade ediliyordu: "Toplumdan kaynaklanan, ancak kendisini onun üstünde gören ve kendisini giderek ondan yabancılaştıran bu güç devlettir.... Bu [Devlet], yanlızca silahlı kuvvetlerden oluşmaz, aynı zamanda maddi tamamlayıcıları, hapishaneleri ve her çeşitten baskı kurumlarını da içerir..." (Lenin'de alıntı, 1970; s. 290, 292).

Anarşistlerin savunduğu şey tüm baskıların birdenbire sonlandırılabileceği değildir (her ne kadar bazıları böyle ortaya koysa da). Anarşistlerin savunduğu şey bürokratik, toplumsal olarak yabancılaşmış devlet kurumunun yıkılabileceğidir. "Demokratik devlet" hala baskıcı olması yüzünden değil, gerçekten demokratik olamayacağı nedeniyle suçlanır. Doğası gereği, toplumun üstünde ve karşısında konumlanan bu baskı aracı, ezilen çoğunluğa aleyhine yönetici azınlığa hizmet edecektir.

Dahl bu sorunla doğrudan uğraşmaz, ancak kitabının ana noktalarından birisi bununla ilişkilidir. Modern toplumun, okuma yazmayı bilmeyen kabilelerde veya sonraki site devletlerinde gözlenen yüz yüze doğrudan demokrasinin uygulanabilmesi için, çok büyük ve karmaşık olduğunu söyler. Demokrasinin büyük ölçekte var olabilmesi için, temsiliyetin "icatı" gerekmiştir. Ancak temsili hükümetin (sonuçta devletin), modern dünyaya demokrasiyi getirebileceğini savunur.

Ama bu iki taraflıdır. Temsiliyet, modern uluslarda büyük ölçekli bir demokrasi benzeri bir şeyi mümkün kılmıştır, ancak bu büyük ölçek hala demokrasi olarak adlandırılacak bir seçkinci yönetim biçimini de mümkün kılmıştır. Doğrudan, katılımcı demokrasi yerine, elimizde kalan şey, halk ile esas karar alımı arasında bir yer edinen bir seçilmiş siyasetçiler ve hükümet bürokratları tabakasıdır. Zaman zaman, edilgen yurttaşlar kendileri adına siyaset yapmaları için bu "temsilciler"i seçerler. Wood (1995) Amerika'nın kurucuları arasındaki hakim bir fikri aktarıyor: "Onların argümanı büyük bir cumhuriyette temsiliyetin gerekli olduğu değildi, aksine temsiliyetin kaçınılmaz olması nedeniyle büyük bir cumhuriyet arzulanır bir şeydi.... Temsiliyetin... bir filtre gibi işlev görmesi amaçlanıyordu" (s. 216).

Şüphesiz ki, aşağıdan yukardaki organlara doğru [işleyecek], belli derecede bir temsiliyet veya delegasyon kaçınılmazdır. Federalist olmaları nedeniyle, anarşistler genellikle buna katılırlar. Ancak temsiliyetin anlamı ve demokrasinin diğer bütün yönleri farklı bir toplumsal bağlamda derinlemesine değişecektir. Anarşistlerin toplumdaki değişikliklere yönelik yaptıkları öneriler, iki kavramla özetlenebilir:

İlk olarak, çeşitli baskıcı ve baskı altındaki grupların (kapitalistler ve işçiler) ya artık var olmayacağı ya da [aralarındaki] ilişkilerin (erkekler ve kadınlar, Avrupalı Amerikalılar ve Afrika Amerikalılar, Kuzey Amerikalılar ve latin Amerikalılar) artık eşitler olarak yeniden düzenleneceği bir eşitler toplumunun yaratılmasıdır. Refahın eşit dağıtıldığı ve tahakkümün olmadığı bir yerde, toplum artık rekabet halinde ve birbirine düşman kuvvetler tarafından farklı yönlere çekilmeyecektir. Bütünlüğü sağlamak için bir devlete gereksinimi yoktur; muvafakatı azami kılmak ve zoru asgariye çekmek daha kolay olacaktır.

İkincisi (ki buna Marksistlerin çoğu katılmayacaktır), anarşistler --işyerinde, toplulukta ve diğer pekçok gönüllü birliklerde [oluşturulacak]-- halk meclislerine dayanan bir doğrudan demokrasi temelli bir toplum arzulamaktadırlar. Ne kadar fazla karar yerel olarak alınırsa, merkeze o kadar az iş kalacaktır. Ne kadar çok insan yüz yüze demokrasiyi çoşkulu, günlük bir yaşam tarzı olarak yaşarsa, delegelerden oluşan meclislere gönderilen temsilcilerini o kadar gerçek bir şekilde kontrol edeceklerdir. Polis ve ordunun yerini milisler --silahlı halk-- alacaktır. "Eğer gerçekten de tüm insanlar egemense, o zaman idareye ve idare edilenlere artık gerek kalmayacaktır.... Devlet toplumla özdeş olacaktır ve endüstriyel bir örgüte [ve diğer örgütlere --WP] indirgenerek ortadan kalkacaktır" (Guerin, 1970; s. 17).

Dahl, bu argümanların farkındadır ve belirtilen bu noktaya katılır. Toplumsal ve siyasi eşitsizlikleri azaltmayı amaçlar. Yerel topluluk seviyesinde ciddi bir şekilde artan katılımı ve karar-alınmasını savunur. Ekonominin toplumsal olarak sahiplenildiği ve düzenlendiği, ancak firmaların birbirleriyle reakabet halinde olduğu demokratik sosyalizmi destekler. "Piyasa sosyalizmi"nin pekçok destekleyicisinin aksine, firmaların üretici kooperatiflerindeki veya eski Yugoslav sistemindeki gibi demokratik bir şekilde çalışanlar tarafından yönetilmesi fikrini savunur. "... Otoriter kurumların emekçi halkın günlük yaşantısındaki önemini ve ekonomik işletmelerin yönetiminde daha demokratik bir sistemi uygulamanın sonuçlarını küçümsemek büyük bir hata olacaktır" (s. 332).

Ancak [Dahl] yine de toplumun daha merkezi, ulusal ve uluslar arası kurumlarında gerçekleştirilecek bu tip bir merkezsizleşmiş demokrasinin sonuçlarını küçümser. Marksistler ve anarşistler tarafından savunulan toplumun köklü bir şekilde dönüştürülmesi fikrini dışlar. "Piyasa sosyalizmi"nin kendisi, sosyalizmde dahi, ekonominin demokratik karar-alma biçimiyle değil de piyasa tarafından yönetileceğini ifade eder. Toplumumuzun oldukça eşitsiz olduğunu kabul ederken, [Dahl] bir azınlık yönetiminin olduğunu reddeder (çünkü birbirleriyle rekabet eden seçkinler vardır). -- Poliarşi [ing. polyarchy, çok başşlı yönetim anlamında] adını verdiği-- bu toplum kusurludur, ancak hala demokratik ve desteklenmeye değer bir toplum olduğunu savunur. Pratikte, amaçlı olarak yapmıyorsa bile, [Dahl] demokrasinin rolünü mevcut ataerkil kapitalist devleti meşru kılmak olarak kabul edenler arasındadır.

Sorunun bir parçası, kuramı pratikle destekleme çabasına giriştiği her durumda Dahl'in [pratik anlamında] mevcut demokratik kapitalist devletlere yönelmesinden kaynaklanmaktadır. Bunları model olarak kullanmak, demokrasinin yapabileceklerini oldukça dar bir çerçevede ortaya koyabilir. Anarşistler ise aksine tarihsel devrimler üstünde yoğunlaşır (örneğin, Dolgoff, 1974; Kropotkin, 1986; Voline, 1974).

Anarşistlerin bu devrimlerden çıkardıkları dersler Bookchin (1996) tarafıdan özetlenmiştir: "Onaltıncı yüzyıl Reform Hareketinin büyük ortaçağ köylü ayaklanmalarından, modern sanayi işçisi ve köylü ayaklanmalarına kadar, ezilen halk baskıcı devletlerin yerini almak üzere kendi popüler topluluk birliği biçimlerini yaratmıştır... [B]u birlikler, kurumsal olarak, yerel meclisler... Veya vekalet verilmiş, geri çağrılabilir vekillerden oluşan temsilciler konseyleri biçimini almıştır" (s. 4). Bu tarihsel örnekler radikal olarak demokratik olan bir toplumun uygulanabilirliğini kanıtlamaz, ancak bunun olabilirliği konusunda oldukça fazla sayıda delil ortaya koyar.

DEMOKRASİ KARŞITI ANARŞİST

Anarşizm ve demokrasi arasındaki ilişki, (1870'lerden 1930'lara kadar aktif olan) büyük İtalyan anarşisti Errico Malatesta tarafından öteki yönden geliştirilmiştir. Anarşizm içindeki bireyci, örgütlenme karşıtı eğilimin aksine, Malatesta anarşistlerin kendi aralarında örgütlenmelerini ve emekçi halkın özörgütlenmelerini desteklemelerini savunmuştur. 1920'lerde, konumuz üzerine "Ne Demokratlar, Ne Diktatörler: Anarşistler" başlığıyla özetlenen iki kısa yazı yazmıştır (Malatesta, 1995; s. 73-76 ve 76-79).

Yanlızca ideolojisini anarşistlerin kendisine karşı kullanabilmeleri nedeniyle olsa bile, [Malatesta] kapitalist demokratik devletin diktatörlüğe tercih edilir bir şey olduğuna inanır. "... Sadece eğitsel bir bakış açısından olsa bile, en kötü demokrasiler her zaman en iyi diktatörlüklere tercih edilirdir.... Demokrasi bir yalandır,... gerçekte oligarşidir; yani, ayrıcalıklı bir sınıfın yararına bir azınlığın idaresidir. Ancak hala özgürlük ve eşitlik adına savaşabiliriz..." (s. 77).

Bundan da görülebileceği üzere, Malatesta'nın demokrasiye olan karşıtlığı, aslında büyük ölçüde demokratik ideolojinin kapitalizmin ve devletin meşrulaştırılması için kullanılmasına karşıdır. Ancak bunu bizzat çoğunluk kuralının reddi ile karıştırır. "... Bizler ne çoğunluk ne de azınlık hükümetinin; ne demokrasinin ne de diktatörlüğün tarafındayız.... Bizler,... özgür anlaşmanın tarafındayız.... Bizler, anarşinin tarafındayız" (s. 76).

Demokrasi kavramı, "azınlığın haklarına saygı gösteren çoğunluğun idaresi" demektir. Ataerkil kapitalizmde, "çoğunluk idaresi", medya ve diğer araçları kontrol ederek, çoğunluktaki kamuoyunun görüşünü şekillendiren hakim bir azınlığın idaresi anlamına gelmektedir. Zenginlerin refahına el koyma girişimlerinin karşısına ise, çoğunluk tarafından daima "azınlık hakları" getirilir. Ancak "çoğunluk idaresi" ve "azınlık hakları", yönetici azınlığa ve onların ardından giden önyargılı kitlelere karşı da haykırılır.

Malatesta, en aydınlanmış azınlıkla karşılaştırıldığında çoğunluğun sıklıkla yanlış olduğuna dikkat çeker. Ona göre eğer çoğunluk yönetirse, azınlık üstünde diktatörlük kurmalı, kendi iradesini ona dayatmalıdır. Bu azınlık yönetimi kadar kötü bir şeydir. Eğer çoğunluk azınlığı yönetiyorsa, çoğunluğun azınlığın haklarına saygı göstereceğine nasıl güvenilebilir? Bu nedenlerle, Malatesta çoğunluk kuralını ilkesel olarak reddeder. Bu görüşlerin cevaplanması gerekmektedir.

İnsan hakları mücadelecileri hayatın pekçok alanında, kolektif karar-alınmasına gerek olmadığını uzunca bir süre iddia ettiler. Cinsel tercih gibi alanlarda, çoğunluğun azınlığa dikte etme hakkı yoktur. Bugün çok sayıda insan, azınlıktaki bir cinsel pratiği uygulayan "anlaşmalı yetişkinler"in haklarına saygı gösterir. Thomas Jefferson'un dinsel özgürlükler için söylediği üzere, "Komşumun yirmi tane tanrı veya Tanrı olmadığını söylemesinin bana hiçbir zararı dokunmaz. Bu ne elini benim cebime sokmaktır, ne de ayağımı kırmaktır" (Dewey, 1957; s. 111). Anarşistler, bu tip kendiliğinden seçilen faaliyetler --çoğunluk kuralı aleminin dışındaki faaliyetler-- için gönüllü birliklerin alanını büyük ölçüde genişletmeyi hedeflerler.

Ancak kolektif karar-alınımını gerektirecek alanlar hala var olacaktır. Örneğin, bir topluluğun yeni bir yolun yapılıp yapılmamasına karar vermesi gerekebilir. Oybirliği en iyisi olacaktır, ancak insanlar sıklıkla uyuşamazlar. Bir çoğunluk ve bir azınlık bu konuda kutuplaşabilir. Bu sorun, bir gönüllü birlik meselesi olarak (muhalifler eşyalarını toplayıp başka bir yere gitmekte özgür olsalar da --ancak diğer toplulukların da yollar inşa edilip edilmemesine karar vermeleri gerekecektir) ele alınamaz. Yol ya inşa edilecektir ya da edilmeyecektir. Eğer çoğunluk yol inşa edilmesi lehine oluşursa; o zaman yapılması karşıtı olan azınlıktan işe katılmaları, paylarına düşen toplumsal emeği veya toplumsal refahı vermeleri istenebilir. Her halukarda, kendilerinin arzulamadığı yeni yollara sahip olan bir topluluk içinde yaşamaları gerekecektir.

Bu polisin değil gerçekliğin dayattığı bir şeydir. Kararın kolektif olarak alınması gerekir. Eğer çoğunluk kuralınca belirlenmezse, o zaman nasıl olacaktır bu? Topluluk bu tip kararların oybirliği ile alınması gerektiğine karar verebilir. Ama eğer herkes görüş birliğine ulaşmazsa ne olacak? Belki de azınlık öneriyi veto edecektir, çünkü [karar] oybirliğiyle alınmamıştır. O zaman, çoğunluğun yoluna kavuşmasını engelleyen azınlık kuralı geçerli hale gelir. Veya, "oybirliğini bloke etmemek" için azınlık sessiz kalabilir. Bu ise onların red oylarının açıkça ifade edilmesi haklarının reddedilmesi anlamına gelir. Ben burada bir topluluğun ya da birliğin kararlarını oybirliğine dayandırma hakkını reddediyor değilim, sadece çoğunluk kuralının ilke olarak otoriter olmadığını söylüyorum.

Malatesta azınlığın çoğunluk kuralı altında hangi haklara sahip olduğunu sorar. Azınlıkta kalan görüşlere sahip olanların, her türlü karar almaya katılma hakkı vardır. Çoğunluğun kendi görüşlerini kabullenmesini deneme hakları vardır. Eğer bir oylamayı kaybederlerse, katılmaya devam ederek yeni bir çoğunluk oluşturmayı hedefleyebilirler. Belki de yakın gelecekte yeterince topluluk üyesini yeni yolun yapılmasının bir hata olduğuna ve yıkılması gerektiğine veya en azından yenilerinin kurulmamasına ikna edeceklerdir. Diğer konularda çoğunluğu oluşturabilecektir.

Azınlık hakları, çoğunluk idaresinin asli bir unsurudur. Azınlığın görüşleri de dahil olmak üzere, eğer topluluk üyeleri tüm düşünceleri duyma şansına sahip değilse, o zaman meseleler üzerinde gerçekten de karara vardıkları söylenemez. Kapitalist demokraside azınlık görüşlerin (zor kullanımı veya yanlızca para yokluğu veya medyada yeterince bahsedilmemesi yüzünden) bastırılması, azınlık idaresinin çoğunluğun yöneten olduğu aldatmacasını yaratmasının yollarından birisidir.

Aynı zamanda herhangi bir azınlık diktatörlüğünün aksine, azınlık hakları çoğunluk idaresi altında en güvenli durumdadır. Çoğunluk idaresi ve azınlık hakları birbirinin karşıtı değil, aksine birbirini gerektiren şeylerdir.

Demokrasi konusunda, Malatesta "serbest anlaşma"ya karşı çıkar. Ancak ortada böyle bir zıtlık yoktur. İnsanlar gönüllü birlikler oluşturmak üzere serbestçe anlaşabilirler --bu ister pulları değiş tokuş etmek için, isterse ayakkabı üretmek için olsun. Ancak peki bu birlikler nasıl çalıştırılacaktır? Olasıdır ki, insanlar herşey üstünde tam olarak uyuşamayacaklardır. Herkesin uyuşma içinde olmadığı her durumda birlikleri dağıtmanın dışında başka bir çözüm sürecinin olması gerekir. Bu süreç demokrasidir. Anarşistler demokratik bir devlet taraftarı değildirler, ancak demokratik bir toplum, bir "yaşam tarzı" olarak demokrasinin tarafında olabilirler. Anarşizm devletin olmadığı bir demokrasidir.

DEMOKRASİ İÇİN ANARŞİZMİN ÖNEMİ

Bu neden önemlidir? Radikallerin anarşizmi içine almayan bir demokratik kuram geliştirmeye çalıştıkları zaman, neler olduğunu görebiliriz. Bu, "demokratik sosyalizm"in yeniden dillendirilmesinden, reformist devlet sosyalizminden başka bir şey değildir. Örneğin, David Trend'in Radical Democracy'sisi (1996) büyük ölçüde Amerikan Demokratik Sosyalistleri'nin üyelerince yazılmış makalelerden oluşmaktadır. Kendi sosyalizmlerinin devletçilikle tanımlanmasından bir nebze utanç duymaktadırlar, ancak ekonomiye müdehale etmek üzere mevcut devleti kullanmaktan başka bir alternatifleri yoktur.

Gerçekten de radikal olan bir demokratik kuram, mevcut ataerkil/ırkçı kapitalist devletin hakikaten demokratik olduğunu şiddetle reddecek; toplumsal olarak tamamen yabancılaşmış, bürokratik-askeri devlet makinasına karşı çıkacak; ve bunun yerine [halk] meclislerinin ve birliklerin demokratik federasyonunu öne çıkaracaktır. Bundan daha azı toplumumuzun ve devletinin demokratik olmayan --anti-demokratik-- doğasını parlatmaya yarayacaktır.

Sosyalizmi içeren önemli bir radikal demokratik kuram geliştirme girişimi, Chantal Mouffe ve çevresindekiler tarafından yapılmıştır. Kendi "radikal demokrasi" kuramının mevcut devlete bir alternatif olmadığının, ancak onun bir uzantısı olduğunun farkındadır. "Bizim savunduğumuz şey, bir tür 'radikal liberal demokrasi'dir --bunu liberal demokratik rejimin reddedilmesi veya toplumun yeni siyasi biçiminin bir kurumu olarak ortaya koymuyoruz" (1992; s. 20). Onun amacı, "... demokrasiyi liberal-demokratik rejimin çerçevesi içinde genişletmektir" (1992; s. 3). Birer hedef olarak, doğrudan demokrasiye ve topluluğa karşı eleştireldir.

Aslında devletle doğrudan uğraşıyor gözüktüğü tek yer, "devlet"in karşısındaki "sivil toplum"u [savunanlara] muhalefet edenlerle ilgili tartışmasıdır (Laclau ve Mouffe, 1985). --Kapitalizmin, ataerkilliğin ve ırkçılığın alanı [olan]-- "sivil toplum"un, devletten kurtuluşun zemini olmadığını göstermek zor değildir. Ancak, diğerlerinin yanısıra sınıfların, toplumsal cinsiyetlerin [ing. gender] ve ırkların mücadelelerini içeren, ezilen ile ezen arasındaki gerilime dayanan "sivil toplum" içsel olarak çelişkilidir. Özgürlük doğrultusunda aşağıdan gelen bu basınç, tüm toplumsal ilerlemenin kaynağını oluşturur.

Mouffe devletin de içsel olarak çelişkilerinin olduğunu iddia eder, bu nedenle devleti bu hali yüzünden reddetmek yanlış olacaktır. Örneğin, devletin toplumsal cinsiyet farklılıklarını giderici veya yoksul ülkelerdeki toprak ağalarına karşı köylüleri savunan bir yasayı kabul edebileceğini belirtir. Bu doğrudur, ancak bunlar bir şirket yönetimin işçilerine teklif edebileceği terfiler benzeri şeylerdir. [Şirket yönetimi] bunu işçiler zorladığı için veya uzak görüşlü olduğu ve bunun işçiler sendika kurmadan önce kendisine faydalar sağlayacağı için yapabilir --ancak sebebi ne olursa olsun, yönetim kapitalist ve işçi düşmanı olmaya devam edecektir. Devletin içinde olduğu üzere, yönetimin içinde de ayrılıklar vardır; ancak bunlar ezilenlerin en iyi nasıl bastırılacağının ve/veya asimile edileceği [konusunun] dışında yer alır. Ne yönetim ne de devlet, işçilerin, kadınların ve köylülerin dostudur.

Laclau ve Mouffe, devletin "sivil toplum"a karşı çıktığı zamanların da olduğunu eklerler. "... Bu, Doğu Avrupa'da veya Somoza'ların Nikaragua'sındaki gibi, devletin toplumun geri kalanına zorla dayatılan bir bürokratik ura [ing. excrescence, fazlalığa] dönüştürüldüğü zaman gerçekleşen bir şeydir..." (s. 180). Yani onlara göre, çoğunluğun rejimi desteklediği ABD gibi ülkelerde, devlet bürokratik-askeri bir ur değildir. Bu görüş, ABD'nin çoğunluğu da dahil olmak üzere, pekçok kişi tarafından kabul edilen bir görüştür. Bu doğrultuda iddialarda bulunulabilir, ancak ben bunun nasıl olup da "radikal" olarak adlandırıldığını anlıyamıyorum.

ANARŞİZM İÇİN DEMOKRASİNİN ÖNEMİ

Demokratik kuramın anarşizme ihtiyacı varsa, anarşizmin de demokrasiye ihtiyacı vardır. Anarşizmin tarihinde otoriter bir eğilim vardır. Bu ırkçı, Yahudi karşıtı, ataerkil olan; ve birliklerin federasyonu sayesinde kendisini Fransa'yı yöneten bir diktatör olarak tasavvur eden Proudhon ile başlar (Draper, 1970). "Anarşizmin ikinci babası" Bakunin ise, kitlesel örgütleri perde arkasından yönlendirecek gizli topluluk örgütlenmeleriyle uğraşıp durmuştur (Guerin, 1970; Woodcock, 1962). Anarşist teröristler ve (Unabomber da dahil olmak üzere) bombacılar, halktan yoksun (veya karşısında) olan seçkin kahramanlar olarak hareket etmişlerdir.

O zamandan bugüne değin, anarşistler sıklıkla ya reformizme (mevcut devletin desteklenmesine) veya devrimci diktatörlüğe teslim olmuşlardır. Proudhon sonunda Fransız parlamentosuna seçilmişti. "Anarşizmin üçüncü babası" Kropotkin, I. Dünya Savaşı'nda Batılı emperyalist devletlerin ateşli bir destekleyicisi haline gelmişti. Goodman (1965) ve Chomsky (1994) rahatlıkla reformist olarak adlandırılabilirler. Anarşistlerin reformizme sağladıkları bu destek, 1930'ların İspanyol anarşistlerinin, devrimci bir durumla karşı karşıya kaldıklarında, liberal kapitalist hükümete bakan olmalarıyla ciddi bir mesele haline gelmişti. Diğer tarafta ise, pekçok anarşist Rus Devrimi'nin ardından Bolşeviklere katılmıştı. 1960'larda, anarşist-pasifist Liberation dergisi, Castro ve Ho Chi Minh'in müdafisi [savunucusu] haline gelmişti. Daha fazla örnek kolayca bulunabilir.

Marksist Hal Draper anarşizmin temel sorunun demokrasiyi reddetmesi olduğunu öne sürer. "... (A) narşist 'liberterlik'... demokratik denetimin aşağıdan kazanılmasıyla değil; en demokratik otorite biçimi olarak düşünülebilecek olanla, [yani] bireysel ego üstündeki 'otorite'nin tahrip edilmesiyle ilgilenir" (1969; s. 93). Proudhon'dan alıntı yapar, "İstediği herhangi bir şeyi yapamayan herkesin --tek başına olsa bile-- hükümete karşı isyan etme hakkı vardır --ve hatta hükümet [kendi dışında kalan] tüm diğer herkes [demek] olsa bile." (aynısı). Draperin yorumu şöyledir; "Toplum tarafından kısıtlanmayan, bu özgürlüğün keyfini çıkarabilecek tek kişi ancak bir despottur" (aynısı).

Anarşist geleneğin içinde otoriter bir taraf olsa da, hem kuramda hem de pratikte liberter-demokratik bir tarafın da varlığını reddetmek gülünç olacaktır. "Demokrasi" kelimesini kullansalar da kullanmasalar da, sosyalist-anarşistler uzun zamandan beri bürokratik kurumların yerini özyönetimli birliklerin, yani demokrasinin almasını savunmuşlardır (ve, vurguladığım üzere, güçlü bir şekilde bireyin ve azınlığın haklarının savunulması zorunlu olarak demokrasiyle veya çoğunluk kuralıyla çelişmez). Anarşistler kitlesel demokratik işçi birlikleri, halk orduları, özyönetimli köylü kolektifleri ve işçi kooperafleri örgütlemişlerdir. Keza Marksizm de hem demokratik hem de otoriter taraflara sahiptir, ancak ana kanatlarındaki --sosyal demokrasi ve Stalinizm'deki-- hakiim eğilim (Draper'ın da katılacağı üzere) otoriter devletçilik olagelmiştir. Marksizm ve anarşizm arasında, daha demokratik ve daha özgürlük-aşığı bir kurama ve geleneğa sahip olan anarşizmdir.

Keza, anarşistler kuramcılarıyla da farklı bir ilişki içindedirler. Marksizm ve Leninizmden farklı olarak, anarşizm tarihsel şahsiyetleriyle adlandırılmamıştır. Kapital veya Devlet ve Devrim ile karşılaştırılabilir kutsal bir yazını yoktur. Kurucularının hatalarını reddetmekle ilgili hiçbir problemi yoktur.

Ancak Draper önemli bir noktayı vurguluyor. Anarşizm, demokrasiye karşı doğası itibariyle düşman olmasa bile, onunla hep zıt ilişkiler geliştirmiştir. Sosyalist-anarşistlerce farkına varıldığı üzere, bireysel eğilimler bu açıdan en kötü olanlarıdır. Anarşistler için gerekli olan şey, anarşizmi aşırı, devrimci demokrasi olarak tanımlamaktır. Anarşizmin zayıflıkları ortadadır, ancak bunlar anarşist geleneğin içinde kalınarak düzeltilebilir.

Anarşizmin programı, bürokratik-askeri devlet aygıtının yerine, --pratik olarak mümkün olduğunca merkezsizleşmiş olan-- halk meclisleri ve birlikleri federasyonunu geçirmektir. Bu, devletsiz bir demokrasidir. Mevcut devletin sınırları içinde kalarak, onu "daha demokratik" ("demokratik sosyalizm" veya "radikal-liberal demokrasi") yapmak amaçlı bütün diğer programlar, "demokrasi"nin --ataerkil/ırkçı kapitalizmin ve onun bürokratik devletinin-- azınlık yönetiminin ideolojik bir örtüsü olarak kullanılmasına hizmet eder.

KAYNAKÇA:
• Bookchin, Murray, 1995, Toplumsal Anarşizm veya Yaşamtarzı Anarşizme: Birleştirilemez Bir Uçurum, London: AK Press.
• Bookchin, Murray, 1996, Üçüncü Devrim: Devrimci Çağda Halk Hareketleri, Cilt. 1, New York: Cassell.
• Chomsky, Noam, 1994, Sırlar, Yalanlar ve Demokrasi, Tucson, AZ: Odonian Press.
• Dahl, Robert, 1989, Demokrasi ve Ona Karşı Eleştiriler, New Haven: Yale University Press.
• Dewey, John (editör), 1957, Thomas Jefferson'un Yaşayan Düşünceleri, New York: Fawcett.
• Dolgoff, Sam (editör), 1974, Anarşist Kolektifler: 1936-1939 İspanyol Devrimi'nde İşçilerin Kendinden Yönetimi, New York: Free Life Editions.
• Draper, Hal, 1969, "Anarşizmin Babası Üzerine Bir Not", New Politics. Cilt VIII, sayı 1, s. 79-93.
• Goodman, Paul, 1965, İnsanlar veya Personel: Merkezsizleşme ve Karma Sistem, New York: Random House.
• Guerin, Daniel, 1970, Anarşizm: Teoriden Pratiğe, (M. Klopper, çevirmen), New York: Monthly Review Press.
• Kropotkin, Peter, 1986, Büyük Fransız Devrimi: 1789-1793, (N. F. Dryhurst, çevirmen), London: Elephant.
• Kropotkin, Peter, 1993, "Devlet: Tarihsel Rolü", Kropotkin’s Fugitive Writings, (G. Woodcock, editör), Montreal: Black Rose Books, s. 159-201.
• Laclau, Ernesto, and Mouffe, Chantal, 1985, Hegamonya ve Sosyalist Strateji: Radikal Demokratik Bir Siyasete Doğru, New York: Verso.
• Lenin, V.I., 1976, Seçme Eserler, Moscow: Progress Publishers.
• Malatesta, Errico, 1995, Anarşist Devrim: Polemiksel Makaleler 1924-1931, (V. Richards, editör), London: Freedom Press.
• Mouffe, Chantal (editör), 1992, Radikal Demokrasinin Boyutları: Çokçuluk, Yurttaşlık, Topluluk, New York: Verso.
• Mouffe, Chantal, 1996, "Radikal Demokrasi Mi, Liberal Demokrasi Mi?", D. Trend (editör), Radikal Demokrasi, New York: Routledge, s. 19-26.
• Morrison, Roy, 1995, Ekolojik Demokrasi, Boston: South End Press.
• Trend, David (editör), 1996, Radikal Demokrasi: Kimlik, Yurttaşlık ve Devlet, New York: Routledge.
• Tucker, Benjamin R., 1888, Devlet Sosyalizmi ve Anarşizm: Ne Kadar Uyuşur ve Hangi Hususta Farklılaşır, Alpine, MI: Charles W. Bergman.
• Voline, 1974, Bilinmeyen Devrim: 1917-1921, Montreal: Black Rose Books.
• Wood, Ellen Meiksins, 1995, Kapitalizme Karşı Demokrasi: Tarihsel Materyalizmi Yenilemek, Cambridge: Cambridge University Press.
• Woodcock, George, 1962, Anarşizm: Liberter Fikirlerin ve Hareketlerin Tarihi, New York: World Publishing.

Çeviri: Anarşist Bakış

İngilizce Orijinali: "Anarchism As Extreme Democracy", The Utopian, Sayı 1, Ağustos 2000.

Related Link: http://www.utopianmag.com/archives/aug2000/wayneprice/democracy1.html
This page can be viewed in
English Italiano Deutsch
© 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]